Renkli anılar ve atölyemle birleşince bu cıvıltı çıktı ortaya. Anlattığım hikayelerden birine bir sayfa oldular. Hızlı hızlı boyarken onları, yukarıda saydığım tüm süreçleri geçirdik birlikte; “Çocuksu bir coşku, şiirsel bir doygunluk, her şeyi unutturan akışın içinde olma, felsefi bir düşünsel hal, bolca ve bolca mutluluk….
Eline fırçayı ve boyaları alıp, bir kaç kez onlarla ortaya yeni bir şeyler çıkarmanın hazzını yaşayan insanlar, artık eskisi gibi olamazlar. Baktıkları her objede, mekanda; herkesin göremediği renkleri, biçimleri görmeye başlarlar. Kendileri ve başkaları ile didişmeyi bırakır, renklerle ve fırçalarla birlikteyken kendilerini zamandan mekandan soyutlarlar. Hikayelerini de bazen bu yolla anlatırlar…
Uzun zamandır bu tutkudan mustaribim. Bazen tüm kemiklerimi tatlı hafif bir acı içinde bıraksa da, bu süreç beni çok çok mutlu ediyor. Anlayacağınız çok keyifli bir mustarip olma hali. Tasarlama hadisesi bazen çok düşünmeli, bazen de çok ani gelişiveriyor.
Mobilyayı veya mekanı olduğu halinden başka bir hale dönüştürme süreci; biraz çocuksu bir coşku, biraz şiirsel bir doygunluk hali, biraz zamanı, mekanı, sıkıntıları unutturan bir akış, biraz tekamülünüze katkılı felsefi bir düşünsel hal ve çokça bu sürecin verdiği bolca mutluluk içerir. Bu süreci bilim insanı Mihaly Csíkszentmihályi –ki adını söylemek ve hatırlamak hiç kolay değildir- “Akış (Flow) Kuramı” olarak adlandırıyor.
Fotoğraftaki çekmeceler yaklaşık yirmi sekiz yıllık. Ankara, Gazi Osman Paşa, Kaptan Paşa Sokaktaki evimizin mutfağından… Üniversiteye başlarken taşındığımız, apartmanın müteahhidi babam olduğu için her sıkıntıda kapısı çalınan, gelin olduğum, iki sokak yukarıda Uğur Mumcu cinayetinin acı patlamasını duyduğumuz ve nice anıların yaşandığı evimizden. Yeni mutfak yaptırdıkları halde annemin de atmaya kıyamadığı, bir zamanlar çok moda olan maun kaplama çekmecelerdi. Ziyarete gittiğim bir tarihte talip olmuştum bu çekmecelere. İki senedir atölyemde bekliyorlardı. Bir süredir yaptığım tadilatta, koçluk seansları için ayırdığım odamı “Dükkan”a çevirmeye karar verince yerlerini buldular. Seanslar başka bir odaya taşındı. Çekmeceler, Atölye Zanatçılarına (yazım hatası yok) hayallerindeki eserleri ortaya çıkarmalarına yardımcı ürünler sunacaklardı.
Renkli anılar ve atölyemle birleşince bu cıvıltı çıktı ortaya. Anlattığım hikayelerden birine bir sayfa oldular. Hızlı hızlı boyarken onları, yukarıda saydığım tüm süreçleri geçirdik birlikte; “Çocuksu bir coşku, şiirsel bir doygunluk, her şeyi unutturan akışın içinde olma, felsefi bir düşünsel hal, bolca ve bolca mutluluk….”
Başarı ve mutluluğa doğru yönlendiren, tutku ve motivasyon dolu olan akış deneyiminden Csíkszentmihályi şöyle bahseder; Kişinin yaptığı işle tamamen bütünleşmiş, konsantre olmuş olması, Gündelik hayattan soyutlanmış olması, Kişinin durum ya da etkinlik üzerinde bir kontrole sahip olduğunu hissetmesi, Zamansal deneyimin bozulması; kişinin öznel zaman deneyiminin değişmesi,
Etkinlik deneyiminin içsel bir şekilde ödüllendirici olması, huzur vermesi,
Kişinin başarılı olmak için gereken potansiyele sahip olduğunu hissetmesi. (içsel motivasyon)
Ne kadar da benziyor süreçler değil mi?